Hava Durumu

Bu mudur vefa?

Yazının Giriş Tarihi: 19.04.2013 08:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.04.2013 08:51

Kişiler gelip geçicidir kurumlarsa kalıcı…
Bu aslında klasik bir söylem, bir çırpıda söylenilen basit bir cümle.
Hepsi o kadar.
Ancak, o kurumları kurum yapanlar da o kişilerden başkası değil.
Kurumlara yıllarını veren, onlarla özdeşleşen, hizmetlerini esirgemeyen kişileri de unutmamak gerek.
Zamanı gelince bir jest yapmak, onların gönüllerini okşamak çok mu zor?
Hafızalarımızı yoklayalım, geçmişte yapıldı.
Çok uzak değil, bundan sadece birkaç yıl önce.
50. yılının arifesindeki kuruma hizmeti geçen herkes birer plaketle onurlandırılmadı mı?
O küçük basit plaket, o kişilerin evinin en güzel köşesini süslüyor şimdi.
Bakınca gururlanıyor bahsi geçen kuruma yıllarını verenler…
İşte bunun adıdır vefa. İstanbul'da bir semt adı değil yani.
Dedim ya aradan birkaç yıl geçti diye…
O kurumun kapıları, o kuruma yıllarını vermiş kişilerin karşısına bir kale duvarı gibi çıkıyor günümüzde.
İçeriden 'Girmesinde bir sakınca yoktur' yanıtı gelmeden kapılar açılmıyor.
Sadece yanıtın gelmesi yeterli değil. Yakalarına da bir kart tutuşturuluyor, en rencide edeninden.
"O kartı takmazsan, seni kimse tanımaz" deniliyor kurumu bugünlere getirenlere…
Aslında bilmiyorlar ki adına 'kurumsallaşma' dedikleri bu süslü kelimeyle beyinlerindeki kurum tutmuş düşüncelerin esiri olduklarına.
O kartı kuruma yıllarını vermiş kişilerin değil, kendilerinin takması gerektiğinin farkında bile değiller.
Varsın kurumsal kimliğiniz de kurumsal çalışmalarınız da sizin olsun diye geçiriyor insan içinden ama kötüyle kötü olmak istemiyor.
Çünkü o kişiler yıllarını verdiği kurumun terbiyesiyle büyümüş, kimseye ses etmiyor.
İşte asıl cezadır onlara verilen bu sessiz tepki.
Bu kurumun 'Emniyet' tedbirlerine değil, geçmişteki gibi 'Babacan' tavırlara ihtiyacı var.
Biz geçmişi de biliyoruz.
Kurumsallaşma şimdi değil, geçmişte de yapıldı.
Yoksa nasıl geride bıraktı yarım asrı koca çınar?
O zaman da emniyet tedbirleri vardı.
Ama kimsenin yüzüne kapılar kapanmıyordu.
Kapının arkasında duran kişi de
Türk filmlerinin unutulmaz babacan komiseri Hulusi Kentmen gibiydi.
Bilmem anlatabildim mi?

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.