Hava Durumu

Türkiye’nin büyük sorunu, işte, böyle devam ediyor!

Yazının Giriş Tarihi: 30.01.2012 08:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.01.2012 08:32
Hükümet, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi” gerekçesiyle bir yasa tasarısı hazırladı.
Yapı ve çevre sağlıklaştırmasını öngören, temelde can ve mal güvenliğini hedefleyen yeni bir imar uygulaması ortaya atılıyor, ancak yasadan bol ne var…
Otoriterlik var mı ki, mevzuata riayet ve suçtan caydırıcılık için denetim yapılabilsin.
Siyasi irade, şikâyet edilen ve çare bulunmak istenen kentsel olumsuzluğun temel nedeni ve hatta teşvik edeni olabiliyor.
Afet riskini öne süren yasa taslağında, “Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi hâlinde TOKİ veya idare, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilir.” deniliyor.
Riskli yapıların kullanımına devamını önleme ve tahliyesi için “Bakanlık, TOKİ veya idare tarafından talep edilmesi hâlinde, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz hizmetleri verilmez ve verilen hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.” hükmüne de yer veriliyor.
Öyle bir yasama ki, artık özel mülkiyet haklarını elden alan ve üzerinde yeni hakların devredilmesine de yetki veren, hatta hukuki itiraz hakkını zorlaştıran ve hatta imkânsızlaştıran bir yasama düşüncesi.
Büyük kentler, kaçak; plansız büyüme nedeniyle önemli sorunlar yaşarken, tahribat da malum… Afet riski, yayılıyor ve büyüyor.
Özel mülkiyetlerde, devlete tam sahiplenme sağlayabilecek bir yeni yasayı manidar buluyoruz.  Yürürlükteki İmar Kanunu, yeniden hazırlanabilir veya ara düzenlemeler yapılabilirdi.
Bir cümle bile, çare olabiliyor!
İmar Kanunu’ndaki 32. Madde’deki tuhaflık ve sadece bu madde üzerinde bile yapılabilecek değişiklik, bugüne kadar varan ve büyüyen sorunlara birincil engel olabilirdi.
Ruhsatsızlık veya ruhsata aykırılıkta düzenlenen tutanak, ruhsat alınması veya uygunluğuna, 30 gün süre tanıyor.
Kaçak yapı, imarsız yerde ise, zaten ruhsat almasına hiç imkân yok, ancak inşaat 30 günde gayrihukuki şekilde bitiriliyor ve kullanılıyor. Bursa’nın ovası, işte böyle yapılaştı.
Belediyeler, gayrihukuki yapılara tahliye davaları açmıyor, para cezasıyla geliri elde ediyor. Yıkım yapılmıyor. Hapis cezası, düşük alt ve üst sınır nedeniyle genellikle paraya çevriliyor.
İmar Kanunu’na doğrudan veya dolaylı afları iliştiren siyasi irade, yıllar öncesinden bugüne kentleşme sorunlarına temel neden ve teşvik eden olmuyor mu?
Hırsız veya cana kastedenler, hemen hapse giriyor. Polis, yetki esaslarına göre, kaçak yapılaşmanın en başına müdahale edemiyor.
Denetimsizlik ve yaptırımsızlık bir yana, otoritesizlik… Kentlerde, bugün eleştirilen düzen ve afet riski, işte böyle devam ediyor.
Bu arada…
Hükümetin gündeminde, ayrıca bir “imar barışı” yasası olduğu söyleniyor, hadi hayırlısı…


Zabıtanın önemi…
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, zabıta personeliyle bir araya geldi ve moral verdi. Kenetlenmeye ihtiyaç vardı.
Bazı hususlardan da söz edelim, bu sütunlar aracılığıyla da Altepe’nin gündemine taşıyalım.
Telsiz sisteminin, ana verici ve el cihazlarıyla beraber yenilenmesine ihtiyaç olduğu, ancak ödenek yokluğu iddiası var.
Merkez ve diğer birimler için yeni bilgisayar donanımı, hatta fotokopi cihazı ihtiyacı olduğundan da söz ediliyor.
Denetim çalışmaları için taşıt eksikliği de iddia edilirken, Osmangazi Belediyesi de, genel açıdan örnek gösteriliyor.
Altepe’nin, belki de kendisine aksetmeyen hususlar için örneğin isimler alınmadan anket düzenletmesi, durumu açıklığa kavuşturacaktır.


Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.