Ümitsizlikten umuda, karamsarlıktan coşkuya giden bir yoldayız.
Bizim kendi aramızdaki maçlarda bayram öncesi klasik bir laf edilir, karşı tarafı düşünmeden;
“Yenelim, çifte bayram olsun”
Sanki rakibin de bayramı yokmuş gibi.
Bu yerelde hep böyle olur ama, bu defa öyle değil. Bu defa genel. Bu bayram sadece bize ait, rakibe ait değil. Onun için “Yenelim çifte bayram olsun” lafı Hollanda maçına cuk oturur.
Fatih Terim olayı da bu defa genel.
Zaman zaman ona kızarız ama, Milli Takım’ı nereden nereye getirdiği de bir gerçek. Hiç beklenmeyen bir zamanda Türkiye’yi doğudan batıya ateşleyiverdi. Belediye altyapısı gibi çalışan Abdullah Avcı’nın yaptıklarının külliyen yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Terim en azından hayalci değil, gerçekçi kadro kurdu. Bugün belki Hollanda’ya kaybedebiliriz ama yere değil, yerin dibine çakılan grafiğin yükselişe geçmesi de en azından artımız olur.
Dünkü basın toplantısında Fatih Terim’e dikkat ettim.
Rahat, sakin ve yüzü gülüyor. Kavgayı,gürültüyü ve de sürtüşmeyi şimdilik de olsa bırakmış vaziyette. Bir ayağı devamlı gazda da olsa, teknik olarak da yaptıklarını göz ardı edemeyiz.
Onun için Hollanda’nın bu defa işi zor.
RECEP ALTEPE’YE TEŞEKKÜR
Merhum Yazıcı’nın son isteğiydi. Mahfel’i Bursaspor’a istiyordu ama olmadı. “Satılıyordu, satılacaktı” derken bir karmaşa içine giren ve hoş olmayan görüntüler vermeye başlayan Mahfel’e sonunda Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe sahip çıktı ve orayı yeniden derleyip toplayarak halkın hizmetine sundu.
Kapısına da yazıldığı gibi bir Bursa klasiği olan tarihi Mahfel, Setbaşı’nda tekrar ışıl ışıl parlamaya başladı. “Atatürk Stadı’nı taş ve betona mahkum etmeyin” diye karşı çıktığım Recep Altepe’ye bu defa bir Bursalı olarak teşekkür ediyorum.
İyi bayramlar.