Muhalefet olsun diye muhalefet yapılmamalı

Önce muhalefet kimlerdir, görevi nelerdir sorularının yanıtını aktaralım ki konu daha iyi anlaşılabilsin.
Demokratik yapının geçerli olduğu parlamenter sistemlerde seçimle işbaşına gelmiş iktidar partisi kadar muhalefet de olmanın, muhalefet görevi yapan partilerin olması da rejimin olmazsa olmazıdır.
Başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partileri iktidarın alternatifi olduğu kadar aynı zamanda demokrasinin en büyük teminatı ve güvencesidirler.
Muhalefet görevi yapan siyasal partilerin görevleri arasında iktidarın yanlışlarını dile getirmek, eleştirmek, siyasi denetim yapmak ve iktidara doğru yolu göstermektir.
Ancak, muhalefet etmek demek alt satırlarda okuyacağınız gibi laf olsun muhalefet olsun düşüncesiyle hareket edilmesi doğru değildir.
Dün bu sütunlardan, CHP Milletvekili Ceyhun İrgil'in gönderdiği mail'inde İznik Belediyesi'nin gölü kirlettiğine ilişkin verdiği soru önergesini yanıtlayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin belediyeye 37 bin 696 lira cezası uygulamasını, "İznik Belediyesi'ne yakışmayan ceza" başlıklı yazımda eleştirmiştim.
Dün İznik Belediye Başkanı Osman Sargın önce bir belge gönderip ardından da aradığında meselenin boyutunun İrgil'in aktardığı gibi olmadığını belirtti.
Meğerse belediyeye kesilen para cezasının doğru, ancak 2010 yılına ait olduğunu açıkladı.
Yani 6 yıl önce MHP'li Kadri Eryılmaz'ın belediye başkanı olduğu döneme denk geliyor.
Belediye Başkanı Sargın, ana muhalefet partisi milletvekili Ceyhun İrgil'in yeni bir gelişmeymiş gibi konuyu gündeme getirmesinin manidar olduğu kadar İznik'in sanki kirli bir şehirmiş algısı oluşturulmak istendiğini belirtiyor.
Velhasıl, bizim de İrgil'in açıklamasına itibar etmemizden ötürü kamuoyunu yanlış bilgilendirmemize neden olmuştur.

Kılıçdaroğlu'nun 'hayır' nedeni

Referanduma beş gün kala Bursa'ya dün ikinci kez gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Osmangazi, Nilüfer, İnegöl, Kestel ve Gürsu ilçelerinin muhtar ve azalarıyla bir araya gelerek referanduma niçin 'hayır' oyu kullanılması gerektiğini anlattı.
Konuşmasına "Biz haram yemedik ki gocunalım" diyerek başlayan Kılıçdaroğlu,"Evet çıkması halinde bir kişiye öyle bir yetki veriyorsunuz ki, bir kararnameyle muhtarlıkları kapatabilir, devlet memurlarının güvencelerini kaldırabilir, valileri, kaymakamları, rektörleri değiştirebilir" diyerek "Bu yetkiyi vermek doğru mu? Yok canım o kadar da yapmaz diyeceğimize bu yetkiyi verelim mi, vermeyelim mi diye düşünmemiz gerekir" dedi.
Muhtarlara, "Bir kişiye bu kadar yetki verilirse ne olur?" sorusunun açıklamasını da yapan Kılıçdaroğlu, "24 saat içinde TC devletini birilerine teslim etmiş olursunuz. Bir de güçlü Türkiye diyorlar. Yetkisi alınmış parlamento nasıl güçlü oluyor? Güç milletvekili sayısını yükseltmekte değil akıldadır. Akıllıysan güçlüsün. Ortak aklı egemen kıldığın zaman güçlüsün ve saygınsın" diye konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, zulmün karşısında susan dilsiz şeytan olmamak için oyunuz ne olursa olsun mutlaka sandığa gidilmesi gerektiğini çünkü bu işin vebalinin ağır olacağı gibi hesabını gelecekte kimsenin veremeyeceğini söyledi.
Muhtarlara hitaben kısa tuttuğu konuşmasının sonunda sözlerini de,
'Hayır vererek dünyanın en hayırlı, en güzel işini yapmış olacaksınız' diyerek tamamladı.

Her yıl aynı teraneyi dinliyoruz

Bursa Tabip Odası, Bursa'nın sağlık karnesini ortaya çıkardıklarını ifade eden açıklamayı her yıl olduğu gibi dün de yapmış.
Tabip Odası Başkanı Dr. Güzide Elitez, özetle; Bursa'nın sağlık düzeyinin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinden çok daha kötü olduğunu, hasta yoğunluğunu kaldıracak durumda olmayan Bursa'daki kamu hastanelerinin ihtiyacı karşılayamayışının sağlık politikalarının başarısız olduğunu belirtmiş.
Acaba ben mi yanılıyorum?
Halbuki sağlık yatırımlarında kentimizde son yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanırken, kamu hastanesi olmayan hiçbir ilçemiz kalmadığı gibi hatta ilave yenileri inşa edilirken Bursa'nın sağlık yatırımlarında geri kaldığını söylemek ne kadar doğru acaba?