Hiç şüphe yok ki bugün olduğu gibi gelecekte de Bursa’nın en önemli sorunu şehir içi trafiği olacaktır.
Bunun neden böyle olduğunun iki nedeni var.
Birincisi kentimizin nüfus oranının neredeyse yarısına yakın sayıda araç olması.
Bu da, her şeye rağmen vatandaşın otomobil alım gücüne sahip olduğunu gösteriyor.
Diğeri ise şehri yönetenlerin gelecek adına nüfus artışı planlamasını öngöremeyişine bir de Bursa’nın orantısız şekilde büyümesi eklenmiştir.
Bu iki nedene üçüncü olarak kısa bir süre sonra da, ‘metro hatlarının planlanırken neden yeraltına alınmamış’ olması tartışılacaktır.
Halbuki metronun geçmişte en sorunlu olduğu güzergahlar olan Merinos, Kent Meydanı, Fevzi Çakmak, Haşimişcan ve de Gökdere hatları imkansızlıklara rağmen yıllar önce yerin altından planlanabilmişken bu hatlara oranla daha kolay çalışmanın yapılabileceği Duaçınarı’ndan Kestel’e uzanan raylı sistemin neden yeraltına alınmadığıdır.
Hatta T2 hattı olarak çalışmalarına başlanılan Kent Meydanı-Terminal güzergahında da diğerleri gibi araç trafiği güzergahının ortasından ulaşım planlaması yapılmıştır.
Hele ki güvenlik açısından metro güzergahlarının tel örgülerle adeta kenti ikiye bölünmesi görüntü kirliliği ise işin bir başka boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nüfus ve trafiğe çıkan araç artışı hızıyla hiç şüphe yok ki, 5-6 yıla kalmaz metro hatlarının bu kez de yeraltına alınması sorgulanmaya başlayacaktır.
Yeri gelmişken şunu da aktaralım.
Mesela Kestel’e iki yıla yakın süredir metro ulaşımı olmasına rağmen aynı güzergahta halk otobüsleri, sarı otobüsler, ilçe ve köy otobüsleri, minibüs ve dolmuş taşımacılığı yapılıyor.
Zannediyorum bunun bir örneği dünyada yoktur.
Hal böyle olunca da metronun amacı ve cazibesi ortadan kalkıyor.
Beklenti şudur;
Lastikli ulaşımın, sadece metro istasyonlarından raylı sistemin gitmediği bölgelere yolcu taşınması yapılmasıdır.
Domates üreticisi yine isyanda
Karacabey’deki domates üreticileri, salça fabrikalarıyla kilo başına 26 kuruştan sözleşme yapmalarına rağmen, işletmelerin serbest piyasada kilosu 22 kuruştan domates alarak ihtiyacını karşılamasına adeta isyan ediyorlar.
Haksız rekabet yaratan fabrikaların sözünü yine tutmadığını belirten çiftçiler, “Perişan olmuş durumdayız. Ürünümüzü satamazsak ne elektrik ne de su borcumuzu ödeyebiliriz” diyerek sorunlarına çare bulunmasını istiyorlar.